Skip to main content

Stresli olduğumuzda çoğumuz teselli bulmak için abur cuburlara yöneliriz. Genellikle bu yiyecekleri kilo alma konusunda düşünme eğilimindeyiz. Ancak bunların davranışlarımızı ve beyindeki kimyasal maddeleri olumsuz bir şekilde etkilediğinden, stres, kaygı ve depresyon gibi yaygın akıl sağlığı problemlerinin ve kardiyometabolik hastalıkların (diyabet, hipertansiyon, kalp problemleri) riskini artırdığını bilmiyoruz. Bu gibi sağlıksız ve yüksek yağlı gıdalar, ilk olarak bağırsak bakterilerini bozar. Beyin aktivitesi ve bağırsak sağlığı birbirleriyle bağlantılı olduğu için bu durum beyin fonksiyonlarını kötü etkileyebilmektedir.

Araştırmalar, ruh sağlığı ve sağlıksız yiyecekler (hazır gıdalar, abur cubur ve şeker ve yağ oranı yüksek ürünler) arasında bir paradoks olabileceğini vurgulamıştır. Stres, kaygı ve depresyon seviyesi yüksek bireylerin, herhangi bir duygusal tetikleyicilerle birlikte bu tür yiyeceklere daha çok yöneldiğini göstermiştir. Benzer şekilde, bu tür sağlıksız yiyecekleri tüketen kişilerin daha çok stres, kaygı ve depresyon belirtileri gösterdiği görülmüştür. Yani, bireyleri hem fiziksel hem de psikolojik anlamda olumsuz etkileyen bir kısır döngü ortaya çıkmaktadır.

Yapılan bir araştırmada, iki grup farelerden birine sağlıklı yiyecekler (sebzeler, meyveler…) verilirken diğerine sağlıksız ve besin değeri düşük yiyecekler verilmiştir. Deney süresince, besin değeri düşük yiyecekler ile beslenen farelerin öfkelerini yönetemedikleri, daha stresli ve dürtüsel oldukları ve cama vurma gibi agresif davranışlar sergiledikleri gözlemlenmiştir. Diğer gruptaki sağlıklı yiyecekler ile beslenen farelerin daha sakin oldukları, duygularını iyi kontrol ettiklerini ve egzersiz çarkı kullanarak daha olumlu davranışlar gösterdikleri ortaya çıkmıştır.

Beyni Nasıl Etkilerler?

İçerisinde şeker bulunan besin değeri düşük gıdalar çok fazla ve sık sık tüketildiğinde, beynin ödül sistemini aşırı uyardığı ve burada artan dopamin salınımına sebep olduğu için kişilerde kontrol kaybı, yoğun tatlı ve yemek yeme isteği, prediyabet (gizli şeker/bozulmuş glukoz toleransı) gibi olumsuz durumlara neden olabilir. Beyinde fazla dopamin serbest bırakıldığından, bu gıdaların bağımlılık yapma etkisi de vardır. Bu aynı zamanda, beyindeki bir diğer önemli kimyasal olan ve iyi hissetmemizi sağlayan serotonini de olumsuz etkilendiğinden duygudurum bozukluklarıyla ilişkilendirilmiştir.

Ayrıca bu sağlıksız yiyecekler, beyinde inflamasyona/iltihaplanmaya sebep olabilmektedir. Bu durum, hipokampüsün (beynin hafıza ve öğrenme de sorumlu olan bölgesi) küçülmesine sebep olabilir. Dolayısıyla, hafıza ve dikkat problemlerini artırabilir ve ilerleyen zamanlarda Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklara (beyindeki sinir hücrelerinin zayıflaması veya ölmesi) neden olabilmektedir. Farelerle yapılan deneyde, bu ürünlerin uzun vadede tüketilmesiyle farelerde demans (bunama) ortaya çıkmıştır.

Sağlıklı yiyecekler ile beslenen farelerin daha iyi bilişsel fonksiyonlara sahip oldukları ve nörodejeneratif hastalıklara daha geç yakalandıkları gözlemlenmiştir.

Sonuç olarak, psikolojik problemlerle gelen bireylerin diyetleri göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi önemlidir. Örneğin, dürtüselliği yüksek ve hiperaktif bir çocuğa hemen DEHB (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) tanısı konup, ilaç verilmeden önce, ne gibi yiyecekler tükettikleri ve bunları ne sıklıkta tükettikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Aynı durum, stres, kaygı ve depresyon belirtileri olan kişilerde de geçerlidir. Belki, aşırı sağlıksız yiyecekler davranışlarını kısmen veya büyük ölçüde etkiliyor olabilir. Bu nedenle, bu gibi yiyeceklerin tüketiminin azaltılması ve danışanların semptomlarının bu süreçte gözlemlenmesi doğru teşhis ve tedavi için oldukça önemlidir.