Travma, Yunanca’da yara kelimesinden gelmektedir. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), travmatik bir olay yaşanması ya da tanık olunması sonucunda ortaya çıkabilen kaygı bozukluklarından biridir ve kişilerin hayatında iyileşmesi güç yaralar oluşturabilir. Çoğu insanın düşündüğünün aksine TSSB daha yaygındır ve sıklıkla ömür boyu sürer çünkü insanların yaklaşık %7,8’inin yaşamları boyunca etkilendiği gösterilmiştir. Bu kişilerin, aile, sosyal, eğitim ve iş hayatındaki işleyişini önemli ölçüde bozduğu gözlemlenmiştir. Ek olarak, TSSB’li kişilerde diğer psikiyatrik bozukluklarla neredeyse %80 oranında eş tanı vardır ve bunun hem tanı hem de tedavi üzerinde ince fakat önemli bir etkisi vardır. Çoğunlukla duygudurum bozuklukları, madde kullanım bozuklukları ve anksiyete bozuklukları ile birlikte görülmektedir. Öte yandan, duygu düzenleme bozukluğu, uyku sorunları ve konsantrasyon güçlüğü gibi ortak semptomları paylaşan birçok kişi, altta yatan bir psikolojik sorun olarak TSSB’ye sahip olabilir.
Danışanların, ilk seans sırasında sıklıkla travmaya ilişkin bilgileri saklamaları nedeniyle TSSB tanısı almayabilirler ve bu tedavi sürecini engelleyen bir durumdur. Kişiler, yaşadıkları travmatik olayı/olayları anlatırken suçluluk duygusu, utanç hissedebilir ve mevcut durumunun geçmişteki travmatik deneyimleriyle ilgili olmadığını düşünebilirler. Ancak asıl sorun TSSB olduğu halde kişiler başka bir tanı üzerine tedavi alırsa, derinlerde travmaya ait yaralar kanamaya devam edebilir, bu da semptomların tekrarlama olasılığı artırabilmektedir.
Travmatik olayla ilgili anıların ve görüntülerin bir anda kişinin aklına gelmesi (geçmişe dönüşler, kabuslar) gibi belirtiler; travmayı hatırlatan düşüncelerden, duygulardan, uyaranlardan kaçınmak; mevcut tehdide duyulan güçlü inanç nedeniyle yüksek tepkisellik; olumsuz inanç ve duyguların devam etmesi; ve günlük işlevsellikte sıkıntı ve zorluk yaşama TSSB’nin belirtileri arasındadır. Kişilerin, mevcut tehdit altında olduklarına yönelik inanç, travma ve sonuçları hakkında olumsuz değerlendirmelerde bulunulmasından, travma hafızasının, güçlü algısal hazırlığın ve çağrışımsal hafızanın eksik olmasından kaynaklanmaktadır. Bu, benzer uyaranlarla tetiklenme veya uyaranları önceki bağlamsal, fiziksel ve duygusal bilgilerden ayırt edememe nedeniyle sıkıntı verici semptomların yeniden yaşanma olasılığında bir artışa neden olur. Ayrıca bu algı ve inanç, travmatik olay sırasındaki bilişsel işlemleme tarzından (zihinsel yenilgi deneyimi ve travma boyunca bilgiyi kodlama şekli gibi) ve travmanın özelliklerinden (tipi, süresi ve şiddeti), önceki travmatik deneyimlerden ve travmatik olaydan önemli ölçüde etkilenmektedir. Bu nedenle, acı veren travma sonrası semptomlar ve sürekli tehdit algısı deneyiminin ardından insanlar, bunları yönetmek için işlevsel olmayan davranışlara yönelirler. Sonuç olarak bu davranışlar, hastaların sürekli olarak TSSB semptomlarını yaşama döngüsüne takılıp kalmalarına neden olan sorunlu algılarının değişmesini engellemektedir.
Araştırmalar, öncelikle TSSB’nin tedavi edilmesinin diğer komorbid bozukluklarda da iyileşme ile sonuçlanabileceğini öne sürmüştür. TSSB tedavisinde en güçlü tedavilerden biri de EMDR terapisidir. Olumsuz düşünceler ve başa çıkma stratejileri (düşüncelerin bastırılması, semptomların önlenmesi için önceki aktivitelerin bırakılması) TSSB’nin sürdürülmesinde önemli rol oynadığından, esas olarak bu biliş ve stratejilerle mücadele eden travma odaklı terapi yöntemleri uygulanır. Bu terapinin etkinliği, çocuklarda, ergenlerde ve yetişkinlerde, travmatik semptomlarda ve deneyimlerle ilgili uyumsuz bilişlerde büyük azalmalarla gösterilmiştir.
Sonuç olarak, TSSB’nin sıklıkla komorbid hastalıklarla birlikte ortaya çıktığını göstermektedir. Bu nedenle, doğru teşhis ve tedavisi, insanların travmayla bağlantılı sorunlarından kurtulmaları için oldukça önemlidir.