“Bir sonraki zaman bir sonraki zamandır, şimdi şimdidir.”
Mükemmel Günler filminin ana karakteri Hirayama, Tokyo’da çok mütevazı bir şekilde yaşayan ve işini çok seven bir tuvalet temizleyicisidir. Kahramanımız, hayatının her anını, yavaş tempolu, sessiz ve yalnızlık içinde yaşıyor. Sabah güneş doğmadan önce uyanıyor, ağaçlara bakıyor, kendi bitkilerini sevgiyle suluyor, evinin önündeki otomattan kahvesini aldıktan sonra arabasında müzik dinleyerek işine gidiyor ve tuvaletleri temizledikten sonra her gün aynı yerde oturarak yemeğini yiyiyor. Film, Hirayama’nın geçmişi hakkında bilgi vermiyor ve bu belirsizlik, şu anda kim olduğuna odaklanmamızı sağlıyor; kendisiyle, diğer insanlarla ve dünyayla nasıl etkileşim içinde olduğuna daha fazla odaklanıyor. Film, onu bilge, düşünceli, şakacı, cömert, sorumluluk sahibi, açık fikirli ve müzikte harika zevk sahibi biri olarak yansıtıyor. Yönetmeni Wim Wenders, tüm film boyunca Hirayama ile konuşan müziklerle eşleştirmeyi seçtiler. Bu, filmin her sahnesinde ana karakter ile bizi bir arada tutan özelliklerden bir tanesi.
Hirayama’nın rutini aslında filmin omurgasını oluşturmakta, onun her seferinde rutinini, sanki ilk defa deneyimliyor gibi heyecanla ve ilgiyle yaklaşmasını izliyoruz. İş ve kişisel hayatıyla bağlantılı kişilerin dahil olmasıyla, rutininde ufak değişiklerle olay örgüsü şekilleniyor. İş arkadaşı ve onun otizmli bir çocukla kurduğu bağ, bardaki kadın, evden kaçan yeğeni ve kız kardeşiyle iletişimi ve hissettiklerini görüyoruz. Bu her yeni kişi ile birlikte, Hirayama’yı yeni bir ışıkta görüyoruz. Çünkü, kendisi, huzur, neşe, üzüntü ve acı gibi birçok çelişkili duyguları o anda yaşıyor ve onlarla mücadele ediyor; ancak bunlar onu etkilesede, hayatının gidişatını yönlendirmiyor. Örneğin, Hirayama’nın kız kardeşi ile buluşmasında, geçmişte babasıyla travmatik bir ilişki yaşadığına yönelik çıkarımlar yapabiliyoruz. Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), kişilerin geçmişte hapsolmuş hissettiği ve geçmişte maruz kaldıkları anılar ve duygularla tekrar tekrar savaştıkları veya kaçtıkları bir durumdur. İyileşen kişiler, artık farklı bir kişi olduğunu ve şimdiki zamanda hissettiğini belirtirler. Hirayama içinde aynı durum söz konusu olabilir. O yüzden, kendisi mevcut anı, huzuru ve acıyı kucaklayarak gerçekleri kabul ediyor. Komorebi, ağaçların yapraklarından parlayan güneş ışığının, üst üste binen ışık ve karanlık katmanları oluşturmasını tanımlayan bir Japonca kelime ve filmin güçlü bir metaforudur. Bize doğanın bu eşsiz gösterisinin nihayetinde geçici olduğu, yalnızca şu anda çok kısa bir süre var olduğu söyleniyor. Bizlere, “Burada ve şimdi yaşa! Anın tadını çıkar! Sıradan olanda güzellik bul!” mesajı veriliyor, aksi takdirde geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin kaygılarıyla kendimizi bir kısır döngünün içinde. Bulabiliriz. Aynı zamanda, Hirayama’nın üst üste binen gölgeler için “ değişmek zorundalar” dediğinde, değişimin kaçınılmaz olduğunu ve kendisinin de bunu kabul ettiğini anlamaktayız. Çünkü ışık, karanlık ve gölge olmadan var olamaz. Burada, kendimizi gelecek zararlardan korumak için sorunlarımızdan kaçmanın ve kendimizi izole etmenin bize mutluluk sağlayacağı sanrısıyla yaşamanın doğru olmadığı gösteriliyor. Hayatı, iniş çıkışlarıyla kabul ederek, bunlarla birlikte ilerleyeceğiniz serüvene teslim olmayı savunuyor. Filmin son sahnesinde çalan “Feeling Good” şarkısıyla Hirayama’nın hem güldüğü hem de ağladığı sahne, derin bir ruhsal uyanışı yansıtıyor. Duygusal özüne dönerek, anılarına müteşekkir olduğu ve şu anda yaşamayı seçtiği hayatı elinden gelenin en iyisini yaparak yaşadığını sembolize ediyor.
Peki, hayatın değerini niçin Hirayama gibi anlayamıyoruz?
İnsanların daha çok kitap okuduğu, sabır edip filmi sonuna kadar izleyebildiği veya belirli hobileri için emek ve zaman harcamaları geçmişte kaldı. Günümüzde, bunların yerini daha hızlı ulaşılabilir ve anlık yoğun doyum sağlayan hobiler (örneğin, sosyal medya…) aldı. Bu, ancak yavaşlayarak ve anda kalarak görebileceğimiz küçük ama değerli güzelliklere kör olmayı da beraberinde getirdi. Belki de, bu hız ve aşırı tüketim, insanların mutlu olabileceği anların farkına varamamalarına sebep olmakta.
Bu nedenle, şu anda olmak, hayattaki küçük şeylerin tadını çıkarmak ve her şeyde güzellik bulmak için çabalamamız gerekiyor.