Skip to main content

Tarihsel bağlamda müzik terapiye baktığımızda, müziğin dilin kullanımından önce bile şifa veya ritüeller gibi çeşitli amaçlar için kullanılmıştır. Birçok mitolojik figür ve antik uygarlık müziği, çoğunlukla melankoli, kısırlık ve diğer akıl sağlığı problemlerinde yararlanılmıştır. Antik Çin’de müziği ve tıbbı birbirine daha yakın konular olarak görüyorlar ve aralarından Konfüçyüs, kötü müziğin toplumu olumsuz etkileyeceğini belirtmiştir. Çünkü müzik, duygularımızı ve düşüncelerimizi etkiler ve daha sonra bunlar eylemlerimizi şekillendirmektedir. 

Müzik terapisi genellikle kısa terapinin bilişsel davranışçı terapi ile birlikte grup tabanlı ortamlarda sunulmaktadır. Yalnızca belirli bozuklukları olan kişiler değil, birçok kişiye eğitimsel amaçlı da uygulanır. Şarkı veya enstrümental müzikler dinleme, lirikler, şarkı yazma, şarkı söyleme, doğaçlama enstrümanlar çalma, bedenle ritim tutturma gibi bölümler içerir.

Müzik, sadece anlık rahatlamaya neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda olumlu hisleri ve motivasyonu da artırıyor.  Dahası, müzik terapisinin uygulanması kaygıyı azaltıyor ve bu da insanların yaşam kalitesini iyileştiriyor ancak bazı müzik seçimleri olumsuz sonuçlar doğurabiliyor.

Bu nedenle, terapide müzik seçimi, hastaların tedavilerinde önemli bir rol oynamaktadır. Terapist ile danışan arasındaki terapötik ilişkiyi iyileştirebilir. Hastaların terapide ne dinlemek istediklerini kendileri seçebilirler ancak bazen belirli müziklerin/şarkıların onları tetikleyebilmesinden dolayı bu duruma dikkatle yaklaşılması gerekir.

Psikolojik Amaçları

Danışanın psikolojik problemleriyle baş etme becerileri geliştirmesini, sosyalleşmesini, kendini ifade etmesini, duygusal farkındalık kazanması, rahatlaması ve duygularını düzenlemesi konusunda yardımcı olmayı amaçlamaktadır.  Bunlara ek olarak, hafıza ve dikkat konularında gelişim gözlemleme gibi bilişsel amaçları da vardır.

Araştırmalar, müzik terapisinin otizm, şizofreni, depresyon gibi çeşitli psikolojik bozukluklar üzerindeki etkinliğini göstermiştir. Örneğin, müzik terapisi ile, otizmli çocuklar ne hissettiğini müzikle ve enstrümanlarla yansıtarak kelimeler olmadan ortak bir dil buluyorlar. Ve bu onların sosyal ilişkilerini, dikkatlerini yönetme konusunda geliştirmiş ve kelimeler söylemeye başladıkları gözlemlenmiştir.

İleri derece Alzheimer teşhisi konulan ve bir huzurevinde müzik terapisi kullanılarak tedavi edilen bir hasta konuşamadığı için terapist, danışanın hareketlerini uyumlu bir şekilde yansıtarak da konuşmadan da müzik aracılığıyla iletişim kurabiliyorlar. Bu danışanın kültürel veya inançlarına yönelik müziklerde olabilir, bu onların daha güvende hissetmesine yardımcı olabilir. Ayrıca bu örnekte, yaşlı hastanın başı okşanmış ve yüzüne dokunularak danışanın annesi gibi önceki bağlanma figürüne yakın hissetmesine yardımcı da olunmuştur.

Şizofreni tanısı almış danışanlar ise enstrüman çalarak veya beden perküsyonu (bedenin vurmalı çalgı olarak kullanılmasıyla ritmik ve kinestetik hareketlerden ortaya çıkan ses ve davranışlar) yaparak düzenli bir şekilde müzik oyunu şeklinde de müzik terapisi uygulanabilmektedir. Burada, danışanlar kendi enstrümanlarını seçerler, başkalarını dinleyerek ve birbirleri arasındaki sıraya odaklanarak, vuruş sayılarını hatırlamaları ve burada ve şimdide kalmaları gerekir. Şizofreninin önemli belirtilerinden biride danışanların gerçeklikle bağlantı kurma konusunda zorlanmalarıdır ancak müzik terapi, anda kalabilmeleri ve gerçekle farklı bir bağ kurabilmelerini sağlayabilir.

Madde kullanım bozukluğu tedavisinde de müzik terapisinin etkili ve faydalı olduğunu belirtilmiştir. Örneğin, bağımlılığın olumsuz semptomlarını azaltır, danışanların öz saygısını, duygularını keşfetmelerini ve kendilerini ifade etmelerini, tedavilerine uyum sağlamalarını kolaylaştırır.