Skip to main content

Yeme bozuklukları, özellikle Kovid-19’dan sonra son zamanlarda yapılan çalışmalarda önem kazanmıştır. Çünkü yeme bozukluklarının görülme oranlarında ve yatarak tedavi gören kişi sayısında ciddi bir artış yaşandı. Hem anoreksiya nervoza hem de bulimia nervoza, hem fiziksel hem de zihinsel sağlık üzerinde zararlı etkilere sahip olabilen ve özellikle tedavi edilmediği takdirde intihar riskini artırabilen ciddi ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden yeme bozukluklarıdır. Özellikle anoreksiya nervoza tüm ruhsal hastalıklarla karşılaştırıldığında en yüksek ölüm oranına sahiptir. Ayrıca her iki yemek bozukluğu da kişinin aile, sosyal, mesleki ve akademik yaşamına önemli ölçüde zarar vermektedir. Anoreksiya nervoza, tüketilen kalorilerin sürekli olarak kısıtlanması, kilo alma veya şişmanlama konusunda güçlü bir korku ve kişinin vücuduna ilişkin çarpık bir algı ile karakterizedir. Sık sık meydana gelen tıkanırcasına yeme epizodları bulimia nervozanın ayırt edici özelliğidir ve bunları daha sonra kendi kendine kusma, müshil veya diüretik (idrar söktürücü) kullanımı, oruç tutma veya aşırı fiziksel egzersiz gibi telafi edici davranışlar takip eder. 

Araştırmalara göre her iki yeme bozukluğunun kadınlarda görülme olasılığı erkeklere göre daha fazladır.  Ve bu yeme bozuklukları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, otizm spektrum bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluklarla komorbiditeleri vardır. Ayrıca bu kişiler, zayıf olma yönündeki kültürel baskı ve düşük benlik saygısı ve mükemmeliyetçilik gibi psikolojik risk faktörleri gibi genetik ve çevresel faktörlere de sahip olabilirler. Yalnızca bu faktörlerin her birine odaklanmak, damgalanmaya ve yeme bozukluklarının ortaya çıkmasında kişisel sorumluluğun aşırı vurgulanmasına yol açabilir. Bu nedenle, yeme bozukluklarının nasıl geliştiğini ve sürdürüldüğünü etkileyebilecek çeşitli faktörlerin hesaba katılması çok önemlidir.

Çocuklar veya ergenler yetişkinlere kıyasla daha yüksek iyileşme oranlarına sahiptir çünkü yetişkinler genellikle bu yeme bozukluklarının daha sonraki aşamalarındadır ve bu semptomları daha uzun süre yaşarlar, bu da onları tedaviye daha dirençli hale getirir ve dolayısıyla iyileşme olasılıkları daha düşük olabilir. Anoreksiya nervoza tipik olarak ergenlik döneminde ortaya çıkar ve 15 ila 19 yaşları arasında zirveye ulaşır. Ancak bulimia nervozanın normal başlangıç ​​yaşı onlu yaşların sonu veya yirmili yaşların başıdır. Bulimia ve anoreksiya nervoza hem ergenlik hem de yetişkinlikte ortaya çıkabilir. 7 yıldan fazla süredir anoreksiya nervoza belirtileri olan kişilerin hastalığın son aşamasında olduğu tahmin edilmektedir ancak bulimia nervoza ile ilgili böyle bir bilgi bulunmamaktadır.

Anoreksiya ve bulimia nervozanın yüksek risk evresi, erken sendrom, tam sendrom ve ciddi kronik dönem olmak üzere dört aşaması vardır. Yüksek risk altında olanların aile geçmişinde çocukluk çağı travması, yeme bozuklukları ve/veya psikolojik sorunlar olabilir ve bu da onları yeme bozukluklarına karşı daha savunmasız hale getirebilir. Erken bir aşamada, bu yeme bozukluklarının kilo ve vücut imajı ile meşgul olma gibi hafif semptomları olabilir. Daha sonraki aşamalarda anoreksiyalı bireyler gıda alımlarını daha da kısıtlar ve genel olarak daha fazla kilo verirler. Ek olarak, kendilerini zayıf, yorgun veya baş dönmesi gibi fiziksel olarak kötü hissetmeye başlayabilirler. Bu, şiddetli yetersiz beslenmeye bağlı olarak beynin küçülmesi ve daha az gri madde sahip olunmasıyla beyin plastisitesi, yapısı ve işlevinde olumsuz nöroprogresif değişikliklere yol açabilir. Öte yandan bulimia nervoza kronik veya aralıklı olabilir ve bazı kişilerde iyileşme ve nüksetme dönemleri yaşanabilir. Anoreksiya ve bulimia nervoza üzerine yapılan boylamsal bir çalışma, anoreksiyalı kişilerin bulimialı kişilere kıyasla iyileşme olasılığının daha düşük olduğunu göstermiştir. Bu, anoreksiya nervozanın diğer psikolojik hastalıklar arasında en uzun hastanede kalış süresine sahip olması ve bunun beyindeki olumsuz değişikliklerle ilişkili olabileceği gerçeğiyle de desteklenmiştir.

Anoreksiya nervozanın, beyin hacmi, karar verme, sosyal biliş, dikkat ve bilişsel kontrol yeteneği üzerinde birçok zararlı fizyolojik etkisi vardır. Bu durum hastaların duygusal tanıma ve iletişim becerilerinde bozulmalara yol açarak izolasyona neden olabilir. Bilişsel kontrol yeteneğindeki azalmalar da insanların vücutları ve kiloları hakkındaki sabit ve çarpık bakış açılarını artırarak onları tedaviye dirençli hale getirebilir. 

Uzun vadede semptomların azaltılmasında Bilişsel Davranışçı Terapisi’nin anoreksiya ve bulimia nervoza için en etkili tedavilerden biridir. Bu tedavi, yeme bozuklukları semptomlarını sürdüren kilo, yemek, egzersiz, düşünceler ve duygularla ilişkili davranışlar gibi faktörleri durdurmayı hedefler. Ve psikoeğitim, yemek planlama, bilişsel ve davranışsal müdahaleler, nüksetmeyi önleme gibi bileşenleriyle bu faktörlerle mücadele etmektedir.  

Diğer önemli bilgi ise, aile üyelerinin yaşadığı stres ve depresyon gibi diğer sosyal faktörler ve danışana karşı eleştiri veya aşırı korumacı tutumları yeme bozuklukları semptomlarını sürdürebilir. Bu nedenle, aile temelli tedavi, kişilerarası ilişkileri iyileştirebilir ve hastaların izolasyonunu azaltabilir, bu da semptomların yeniden yaşanma döngüsünü kırabilir.

Leave a Reply