Tükenmişlik sendromu, genellikle yüksek talep ve sorumluluk gerektiren mesleklerde görülen, uzun süren kronik iş yeri stresi ve aşırı çalışmaya karşı bir tepki olarak ortaya çıkan kronik fiziksel, zihinsel ve duygusal tükenme durumudur.
Araştırmalar, tükenmişlik sendromunun yaygınlığının %46’ya kadar çıktığını açıklamıştır.
Tükenmişlik sendromu yaşayan kişi, işine olan ilgi ve tutkunun var olduğu yerde, ruh emici boşluk ve çaresizliği, başarıdan keyif alamamayı, başarısız olmaktan artan korkuyu ve işini her düşündüğünde endişeli, bitkin ve ilgisiz hissettiğini açıklayabilir.
Ancak mesleki tükenmişlik sadece yorgun olmakla ilgili değildir!
Aslında bu durum üç boyutla karakterize edilir:
- Mental yorgunluk: Duygusal kaynakların tükenmiş olduğu, kronik yorgunluk ve bunalmışlık hisleri ile beraber heyecan kaybı ve stresle baş etme yeteneği azalabilir.
- Duyarsızlaşma (Sinizm): İşe ve onunla ilişkili insanlara karşı mesafeli veya kayıtsız bir tutum geliştirmek, artan sinirlilik ve empati eksikliği görülebilir.
- Kişisel başarının azaltılması: Kişi kendisinin başarısız olduğunu düşünmesiyle birlikte artan yetersizlik hissi ve yaptığı işten duyduğu tatminde azalma ile sonuçlanabilir.
İlk uyarı işareti geldiği zaman, insanlar genellikle görmezden gelirler, “devam edebilirim” diye düşünürler. Ancak İkinci uyarı işareti geldiği zaman, işte bunu kişiler görmezden gelmeyebilirler. Bu uyarıyla birlikte, kişiler eklemlerin her yerine ağrının yayılması, çarpıntı, hafıza kaybı, kelimeleri bir araya getirememe ve cümle kuramama gibi somatik/bedensel belirtilerin yanı sıra bilişsel problemler de gösterebilirler. Çoğunlukla kimseye belli etmemek için veya kimse yaşadıklarımı anlamıyor düşüncesiyle kişiler sosyal çevrelerinden kendilerini izole ederek disfonksiyonel düşünce ve davranışlar göstermeye başlarlar.
Ama önemli olan bir diğer kısım ise bunun arka taraftaki mekanizmasını anlamak!
Beynimiz tükenmişlikle bağlantılı stresi nasıl işliyor?
Amigdala duygu işleminin yapıldığı beynin bir bölümüdür, bizlere stres yaptıran şeyleri bir tehdit gibi yorumlar ve beynin diğer bölümlerine bu uyarıyı gönderir. Bu sinyal, beynimizdeki kimyasal maddelerin aşırı bir şekilde serbest bırakılmasına sebep olur ve buradan da otomatik sinir sistemine gider. Bu bedenimize tehdide karşı hazır ol çağrısıdır. Bu nedenle kendimizi korumak için harekete geçeriz.
Adrenalin ve kortizol hormonları ilk açığa çıkan hormonlardır. İlk olarak, adrenalin kalp hızımızı artırır, bazı damarları genişletirken bazılarını daraltır. Bu nedenle, el ve ayaklarda uyuşukluk, titreme ve çarpıntı ilk olarak gözlemlenebilir. Yani vücudumuz bu somatik belirtileri bir alarm olarak algılar ve bizlerin aksiyona geçerek tehdidin üstesinden gelmemizi sağlamaya çalışır.
Eğer bu tehdit ya da stres faktörleri diyelim hala oradaysa ve her an aksiyona geçmek için bizi hazır olda tutuyorsa işte burada kortizol hormonu salınmaya başlar. Bu hormon survival mode/hayatta kalma modunda bizlerin harekete geçmesini sağlar.
Ancak eğer bu stres faktörleri hep aklımızın bir köşesindeyse ve geçmiyorsa bu kronik strese sebep olur. İşte bu fiziksel olarak da mental olarak da bizler için oldukça zararlıdır.
Bu kişiler, küçük stresörlere veya stres yapan faktörler olmasa da işlevsiz bir şekilde olayları yorumlama sebebiyle kişi kendini tehdit altında hisseder ve bu durumda adrenalin ve kortisol salınımı da devam eder.
Başta gerçekte olan stres faktörlerine karşı vücudun verdiği bir tepki artık genelleşerek hayatın diğer bölümlerine yayılarak stresörler olsa da olmasa da beynin spesifik bölgeleri uyarılmaya, belirli hormonlar salınmaya ve bunu da vücudu hep tehdit altında hissettirerek yapmaya devam eder.
Bu artan kortizol hormunu insülini etkilediğinden daha çok tatlı, karbonhidrat yeme ihtiyacı hissettirir ve bu durum kişinin daha çok yemek yemesine sebep olur. Bu, beraberinde kilo almayı ve diyabet hastası olma riskini de artırmaktadır. Uykuya dalamama, uykudan sıklıkla uyanma veya uyanamamak da bu belirtiler arasında yer alabilir.
Ek olarak, baş ağrıları, mide-bağırsak sorunları, konsantrasyon güçlüğü, anksiyete, depresyon ve ani ruh hali değişimleri gözlemlenebilir.
Baş Etme Yöntemleri
- Tükenmişliğin kişisel bir kusur değil, birçok insanın karşılaştığı sistemik bir sorun olduğunun farkına varın.
- Kişisel farkındalığınızı geliştirin ve gün boyunca bedeninizi ve zihninizi kontrol etmek için ara verin.
- Parasempatik sinir sistemini harekete geçirmek için nefes egzersizleri ve diğer mindfulness/farkındalık uygulamalarını kullanın.
- Yalnızca ara sıra yapılan tatillere güvenmek yerine, stresi yönetmek için sürdürülebilir, günlük stratejiler geliştirin.
- Çalışma kalıplarınızı değiştirmek, son araştırmalar, tükenmişlik ve stresin ana nedeninin uzun çalışma saatlerinden kaynaklandığını öne sürüyor. Bu nedenle, daha fazla mola vererek ve aktif dinlenme (size yararı olan aktiviteler) hayatınıza entegre ederek bu belirtileri azaltabilirsiniz.
- Hayır diyebil! Başkalarının iş yüklerini kabul etmemeli ve işlerinizi önem ve gerekliliklerine göre sınıflandırabilirsiniz.
- Sosyal destek tükenmişlikle başa çıkmanın en önemli stratejilerinden biridir. İzolasyon ve rutin çalışma hayatı iyileşmenizde büyük handikaplardır.
- Sağlık, spor ve uyku düzeninize öncelik verin.
Sonuç olarak, tükenmişlik sendromu içinde olup olmadığınızı ve ilerleyen zamanlarda ne gibi sorunların baş göstereceğini fark etmeniz, yaşamış olduğunuz belirtileri bir uzman yardımıyla müdahale edip, azaltmanızı sağlayabilir. Ayrıca, bir iş yeri olgusu olarak tükenmişlik sendromunu bilmek ve işverenlerin, çalışanları ve ortaklarıyla bu konu hakkında konuşabilmeleri gereken bir terimdir.